Forumbook
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

15 Mayıs 1919 ve Sonrası

Aşağa gitmek

15 Mayıs 1919 ve Sonrası  Empty 15 Mayıs 1919 ve Sonrası

Mesaj tarafından zikzak Salı 29 Haz. 2010, 18:03

diğer günlere ve olaylara pek temas etmeyiz. Belki de ulusça acı günleri anmaktan pek hoşlanmadığımız için bu karanlık dönemden bahsetmek istemeyiz. Tıpkı büyüklerimizin Balkan Harbi döneminden bahsetmek istememeleri gibi. Ancak bu gün bir değişiklik yapmak ve sizleri o tatsız günlere götürmek istiyoruz.

Yunanlıların İzmir'i işgali ile başlayan mukavemet hareketleri, önceleri sınırlı sayıdaki askerin bağımsız hareketleri olarak başlamışken; kısa süre içinde halk hareketlerine dönüştü. Bu gelişmelerin bazı önemli safhalarına kısaca temas etmek yaralı olacaktır.

15 Mayıs günü Ege'nin savunmasından sorumlu 17'nci Kolordu Komutanı Nadir Paşa, hükümetten hiçbir talimat almaması nedeniyle hareketsiz kaldı. Bu nedenle Hasan Tahsin dışında hiçbir mukavemet görmeden rahat rahat karaya çıkan İngilizlerin koruyucu şemsiyesi altındaki Yunan birlikleri; İzmir'deki Kolordu Karargâhı ile birlikte, Müstahkem Mevki Komutanlığı ve 56. Tümenin komutan, subay ve erlerini tutukladılar. 56'ncı Tümenin İzmir'deki 174'üncü ve Urla'daki 173'üncü Alayları dağıtılıp gitmişti. 56'ncı Tümenin Ayvalık'ta bulunan 172'nci Alayından başka bir birliği de kalmamıştı.(1) Bu olayda unutulmaması gereken gerçek, İtilaf kuvvetlerinin kararlılığı ve Osmanlı Hükümetinin kararsızlığıdır. Çünkü İstanbul'daki İngiliz temsilcisi Amiral Webb İzmir'in işgali hakkındaki notayı 14 Mayıs 1919 günü öğleden evvel verirken, hükümet, «Milletin hukuku ve devletin muhafazası için üzerine düşen görevi yapmaya teşebbüs ettiğini, vekar ve sükûnetin muhafaza edilmesinin gerekli olduğu» nu Dâhiliye Nezareti vasıtasıyla vilayetlere tebliğ etmişti.(2) Amiral Calthorpe'un ikinci notası aynı gün saat 23.30'da (yani her türlü faaliyetin sona erdiği bir anda) İzmir Valisine ve Kolordu Komutanına tebliğ edildi.(3) Bu nedenlerle şaşkın bir hale gelmiş olan Nadir Paşa bir faciaya sebebiyet vermemek için askeri kışlasında kontrol altında tutmak istedi.

Karaya çıkan Evzon Alayının ilk taburu Kordon boyunda İzmir Metropolidi Hristosmos tarafından takdis edildikten sonra, etrafları yerli Rumlarla çevrili olduğu halde Hükümet konağı-Sarıkışla-Güzelyalı istikametinde ilerlemeye başladı.(4) Kol başının kışlayı geçtiği bir anda duyulan bir silah sesi(5) Yunanlıların kışlaya karşı çılgınca ateş açmalarına ve kanlı katliamları başlatmalarına sebebiyet vermiş, pek çok masum asker ve sivil şehit edilmiş, ağır tecavüzlere uğramışlardır. Kışladan alınan askerler bir Yunan gemisi Patris'e götürülürken Kordon Boyundan geçirildi. Bu uzun yürüyüş sırasında yol boyunca kara ve denizde sandallardaki asker sivil Yunanlı ve yerli Rumlardan ve hatta Rum kadınlarından gelen ateş, süngü ve dipçik darbeleriyle büyük kayıplar verdiler. Atış talimleri ve hatta karşılıklı bahisler nedeniyle en az 9 subay şehit olmuş, 21 subay yaralanmış, 87 subayın akıbeti meçhul kalmıştır.(6)

İşgal olayında hükümet adamları Vali İzzet Bey ve Kolordu Komutanı herhangi bir mukavemeti önleme yolunda şartlandırılmışken halk; 14 Mayıs akşamı durumu net bir şekilde değerlendirmiş ve o gecenin sabahında Yunanlıların İzmir'i işgal edeceğini anlamıştı. İlk önce Hükümet Meydanında toplanmaya başladılar, sonra toplantı lise binasında devam etti. Halk şunu da anlamıştı: Vali ve kumandandan hiçbir şey beklenemezdi. Bunların bütün gayretleri halkın heyecanını kırmayı hedef tutuyordu.(7) Öyleyse halkın kendisi bir tedbir düşünmeliydi. Böylece «Reddi İlhak Heyeti» nin kurulmasının ve o gece Meşatlıkta (Yahudi mezarlığında) toplanarak «Milli ve yeni bir mücadelenin» ve bir halk direnişinin temelleri atılmış oldu. Ellerinde yeterli zaman olmadığı için ciddi bir direnç ve teşkilatlanma kurulamadan işgal baskın şeklinde geliştirildi. 16 ve 17 Mayısta Urla ve Çeşme işgal edildi, 48 saat içinde İzmir ve çevresinde öldürülen Türklerin sayısı 3000'in çok üzerinde idi.(Cool Bundan sonra üç koldan ilerleyen Yunan birlikleri: 20 Mayıs'ta Menemen, 22 Mayıs'ta Bayındır, 26 Mayıs'ta Turgutlu, 30 Mayıs'ta Tire ve 1 Haziran'da Ödemiş'i ele geçirdiler. (9)

Bu işgali başlatan Yunan kuvveti (1'nci Yunan Tümeni) 12.000 kişi kadardı. Buna karşı Mondros Ateşkes Anlaşması hükümleri nedeniyle yapılan kısıtlamalar sonucu İzmir'deki bütün askeri birliklerin toplam mevcudu (15 Mayıs gününde) 3402 kişi idi. Bu askerlerin çoğu karargâh personeli olup, muharip kıta olarak dört piyade taburu ile süvari bölüğünün mevcudu ise sadece 200 kişi kadardı.(10) Çıkarmayı müteakip Yunanlılar iki haftalık bir süre içinde bir tümene yakın başka kuvvetlerle Ege'deki kuvvetlerini takviye ettiler. Bu harekâtta Yunanlılar en büyük desteği İngilizlerle birlikte yerli Rumlardan gördüler.

İzmir işgal edilirken Harbiye Nazırı Şakir Paşa idi. 15/16 Mayıs 1919 gecesi kabinenin istifası suretiyle Şakir Paşa çekilmiş, yerine Şevket Turgut Paşa(11) getirilmişti. Şevket Turgut Paşa, ilk iş olarak Batı Anadolu'daki krize bir çare aramış ve dağılan birliklerin toparlanması görevini Albay Bekir Sami'ye vererek onu 56'ncı Tümen Komutanlığına ve 17'nci Kolordu Komutan vekilliğine atamıştır. Ayrılırken çekmecesinden çıkardığı 1000 lirayı ilk masrafları karşılaması için vererek; şu anlamlı sözlerle ona veda etmiştir: «Haydi oğlum, vatan neyi emrederse onu yap. Vatanın emrini yapanlar, her yerde aziz ve mübarek olurlar. Sen de aziz ve mübarek ol.» (12)

Aynı günlerde Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa (Çobanlı) Sadrazam'ın yanından birlikte ayrıldıkları Mustafa Kemal Paşa'ya «Bir şey mi yapacaksın Kemal?» diye soruyor ve aralarında şu kısa konuşma geçiyordu:
<BLOCKQUOTE>- «Evet, Paşam, bir şey yapacağım.»

- «Allah muvaffak etsin.»

- «Mutlaka muvaffak olacağız efendim» (13)
</BLOCKQUOTE>İzmir'in işgali ile aynı anda bir General Anadolu'nun doğuşuna doğru koşarken bir Albay'da Ege Bölgesine doğru yola çıkıyordu.

Ege bölgesindeki komutanlardan İzmir'deki Kolordunun diğer tümeni olan 57'nci Tümen Aydın'da bulunuyordu. Tümen Komutanı Albay Şefik (Aker) insiyatifini kullanarak bütün birlikleri uyarmış, «Yunan ilerleyişi karşısında dağınık birliklerin alay merkezlerinde toplanmasını, gerekirse çarpışmak pahasına silahlarını hiçbir şekilde terk etmemelerini, namusun ve askeri vazifenin gereğinin tamamen uygulanmasını» emretmiştir.(14)

Aynı anda bir diğer Albay, Köprülü Kazım (Özalp) Bey de (Şarköy'deki 60. Tümenin komutanı ve İzmir'de izinli bulunurken acı gelişmelere şahit olunca) İzmir'i terk ederek 22 Mayıs'ta Bandırma'ya gelmiş, Albay Bekir Sami Bey'le birleşmiştir. Birlikte tekrar Akhisar'a dönerek milli mukavemet hareketini organize etmek istemişlerse de, başarısız olmuşlar ve İstanbul'a giderek harbiye Nazırı Cevat Paşa'dan Yunanlılarla dövüşmek üzere Bandırma'daki 61'nci Tümen komutanlığını istemiş ve bu göreve atanınca da süratle yeniden Bandırma'ya dönmüş ve 18 Haziran'da Bergama'da karargâhını kurmuştur.(15)

Yunanlılar İzmir'e çıkarken Ayvalık'a ayrı bir önem vermişlerdi. Bu nedenle de İngiliz ve Yunan savaş gemileri desteğinde takviyeli bir tabur kadar kuvvetle, 26 Mayıs'tan itibaren Ayvalık'ı işgal teşebbüslerine başlamışlardı. Ayvalık'taki 172'nci Alay 24 subay ve 150 erden müteşekkildi ve bölge halkı tarafından 300 gönüllü Milis'le takviye edilen bu alayın komutanı Yarbay Afyon'lu Ali (Çetinkaya) Bey'di.(16) Yunanlıların ellerinde esir bulundurdukları 56'ncı Tümen komutanı vasıtasıyla alayın durumunu öğrenmek için gönderttikleri mesaja şu cevabı vermiştir: «Alayın her bir ferdi, demirden bir kale gibi yerinde sabittir. Her türlü hıyanet ve hareketlere mukabeleye hazırdır. Büyük bir hamiyet ve fedakârlık duygusuyla dolu bulunan alayım ve mıntıkam dâhilinde bulunan millet efradı adına arz ederim.» (17)

İşte Ege bölgesinde ilk milli mukavemet hareketi; 29 Mayıs 1919 günü sabaha karşı başlayan çıkarma sonucu, Ayvalık kuzeyindeki tepelerde, burayı işgal eden Yunan birlikleri ile küçük bir Türk müfrezesi arasında başlamış (18) ve o güne kadar hiçbir ciddi direnç görmeden ilerleyen Yunan birlikleri duraklamak zorunda kalmışlardır.

29 Mayıs günü Ödemişliler de Kaza Jandarma komutanı Yüzbaşı Tahir Beyin etrafında toplanarak «Ödemiş Kuvayı Milliye Müfrezesi» ni kurmuş ve bu müfreze ile Ödemiş'i almak üzere, 1 Haziran sabahı taarruza geçen Yunan Evzon taburuna karşı savaşı (ilk kurşun muharebesi ile) başlatmışlardır. (19)

Bütün bu olumlu görünen gelişmelere rağmen Ege'de Milli Mücadele çok zor başlamıştır. Bu mücadelenin lokomotifleri ordu birlikleri, Ege'li (Muvazzaf ve Yedek) subaylar olmuş, münferit ve koordineli her türlü hareketin içinde yer almışlardır. Ancak, savaş halkın savaşıdır. Halk'ın katılımı her şeyden önce gelmektedir. Fakat halk; çok değişik faktörlerin, özellikle işgal güçleri ve yerli Hıristiyanların vaatleriyle etkilenme durumundadır. Bunun için subayların ve kendi aydınlarının sözlerine pek değer verme eğiliminde görünmemekteydiler. İttihatçı düşmanı Hürriyet ve İtilafçılar, cahil din adamları, aciz idare amirleri halk arasına şu rivayetleri yayıyorlardı.
<BLOCKQUOTE>- «İzmir'de silah patlamasa idi bu facia olmazdı.»

- «Yunan işgali geçicidir.»

- «Padişah Yunanlılarla harb etmeye taraftar değildir.»

- «Asker kaçıyor, 5–10 silahlı ile memleket savunulamaz.»

- «Subayların lafına aldanmayınız. Onların bir dikili ağacı bile yok. Sizi yeni bir maceraya sürüklemek istiyorlar.» (20)</BLOCKQUOTE>
zikzak
zikzak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye

Mesaj Sayısı : 1477
Kayıt tarihi : 24/09/09
Yaş : 33

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz