Mithat Cemal KUNTAY
Forumbook :: Genel Kültür :: Edebiyat
1 sayfadaki 1 sayfası
Mithat Cemal KUNTAY
Şair ve yazar Mithat Cemal 1885 yılında İstanbul'da doğdu
Türk edebiyatı tarihine büyük hamaset şairi olarak geçen bu büyük şâirimiz edebiyat tarihlerimizin aynı zamanda hakkını yediği bir şâirimizdir.
Hiç bir edebiyat tarihimizin onu şanına lâyık bir şekilde ele alarak incelediğini görmeyiz. Ne bir tahlil, ne bir önemli değerlendirmesi bugüne kadar yapılmamıştır.
O, Türk edebiyatı tarihinin en büyük birkaç hamaset (-kahramanlık) şâirinden biri ve en büyüklerinden biridir.
Bazı devlet hizmetlerinden sonra noterlik mesleğinde bulunmuştur.
Doğum ve ölüm yeri İstanbul’dur.
Bir tek oğlu (Vedad) ve iki kız torun sahibi idi.
Ölümü akciğer kanserindendi.
Şairliğinin yanında ve onun kadar güçlü bulunan biyografi yazarı olarak da tanınmıştır.
Bunlar arasında hocası ve arkadaşı olan İstiklal Marşı şairimiz Mehmed Akif Ersoy’un hayatı hakkında yazdığı büyük hacımlı eseri bir âbide haşmetindedir.
Üç ciltlik Namık Kemal, devrinin ve olayların arasında, Sarıklı İhtilalci Ali Suavi,
İstiklal Şairi Mehmed Akif, Çanakkale Savaşı ile ilgili bir piyesi ve Üç İstanbul adlı bir romanı da vardır.
Bu son eseri Türk Edebiyatı tarihinin en büyük on klasik romanı arasında sayılır. Ayrıca pek çok tercüme eserleri de vardır.
Şiirlerinin bir kısmı kitaplaşmıştır: Türk’ün Şehnamesinden.
Şiirleri iki defa basılmıştır.
Henüz kitaplaşmamış binlerce araştırma makalesi, dizi yazıları ve tercümeleri yanında kitaplaşmamış çok önemli ve güzel şiirleri de vardır.
Yayınlanmış eserleri onbeş tanedir.
Pek çok mısraı bir atasözü gibi hafızalarda kalmıştır:
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır
Aruz vezniyle, vatanseverlik duygularını ve Türk tarihinin zenginliklerini dile getiren şiirler yazdı.
Türk'ün şehnamesi (1945) adlı şiir kitabından başka, antolojileri
(Nefaisi Edebiye, 1913), oyunları (Kemal, 1912; 28 kanunuevvel, 1918)
ve bir romanı vardır.
Çok zengin belgelere dayanan biyografya türündeki eserleri,
(Mehmet Akif, 1939; Namık Kemal, 1944 - 1956; Sarıklı İhtilalci Ali Süavi, 1946)
anlatımının çekiciliğiyle de dikkati çeker.
30 Mart 1956 tarihinde vefat etti
Gene başlarda oturmuş, gene göklerde başı;
Yıldırımlar gene bir eski silâh arkadaşı.
Yıldırımlar gene bir eski silâh arkadaşı.
KIMDIM
Maziye sor, ecdadımı söyler sana kimdi;
Bir bitmez ufuktum, küre vaktiyle benimdi.
Tufanlar, alevler beni bir kal'a sanırdı;
Taçlar uçuşur, dalgalanır, parçalanırdı.
Kahhâr atımın kanlı, kıvılcımlı izinde;
Bir başka denizdim ebediyyet denizinde.
Çarpardı göğün kalbi hilâlin avucunda;
Titrerdi yerin talihi merminin ucunda.
Günler, elimin çizdiği yerlerden akardı;
Üç kıt'ada korkunç atımın izleri vardı.
Üstünde uçarken o nişîbin bu firâzın,
En şanlı, şehâmetli hükümdarına arzın.
Tek bir bakışım sanki inayetti, keremdi;
İklîli hediyyemdi, arazisi hîbemdi.
Hançerdi hayâlim, bütün akvam ona kındı;
Baştan başa dünyâ bir esîrimdi; kadındı.
Asabına nabzımdaki ahengi verirdim?
Kasd eylediğim şekli verir, rengi verirdim.
Dünyâ bilir iclâlimi ben böyle değildim;
Ben, altı asırdan beri bir kerre eğildim!
KİMİZ
Yaslıyız, kapkara olsak da hayâlet değiliz;
Silemezsin, izimizdir yerin altındaki iz.
Şahlanır göklere inkâr edilen heykelimiz,
Gösterir ufku, ölürken bile, solgun elimiz.
Kırılan göğsümüzün darmadağın mermerine,
Bir alev dalgası mecz eylemişiz kan yerine.
Yerde dursak ne çıkar, gökte yürür maksadımız,
Titretip burcuna, bârûsunu zulmün, adımız.
Yüzümüz zulme susarken gözümüz ses kesilir;
Zâlimin rûhuna zulmün leşi mahbes kesilir.
Dökülen kanlarımız, farzı muhâl olsa heder,
Yine tek damlasının kendi yeter yâdı yeter;
O kızıl damla ki bir hutbesidir hakkımızın.
Gezer etrafını çığlık gibi âfâkımızın,
Boşa gitmez, heder olmaz, vurulup düşdüğümüz,
Zâlimin göğsüne çarpat düşüyorken ölümüz.
Canımızdır, acı hissetmeyerek, verdiğimiz;
Şaşırırsın, şu asırlar sana anlatsa kimiz
Natürlich weißt Du, wie jeder andere, wer er ist
Jedoch kannst Du ihn nicht verstehen, denn er gehört uns.
Ich weiß nicht, ob diese Hände ihn vertreten können.“
"Elbet de bilirsin onu herkes gibi kimdir ?
Lakin onu sen anlıyamazsın; o bizimdir.
Bilmem ki bu ellerle o temsil edilir mi ?
„In Menschengröße muss sie sein, aber muß sich in den Himmel erhöhen.
An seiner Brust muss die Größe eines Volkes zu sehen sein.
Die Schultern müssen noch stärker als Berge sein,
denn auf seinen Schultern trägt er mein ganzes Land,
meine Heimat.“
"İnsan boyu olsun, fakat iflâke sürünsün,
Göğsünde de bir milletin eb'adı görünsün.
Dağ parçalarından da mehib olsun omuzlar,
Sırtında bütün memleketim var, vatanım var.
"Gökler çıkabildin, uçabildinse derindir;
Tarihini, kendin yazıyorsan, eserindir.
Yoksun kuru topraktan ibaret vatanınla,
Tarihini yazmıyorsan eğer sen de kanınla !
Varsın alemde: Sesin varsa, gururun varsa;
Varsın; insanlar adından bile korkarlarsa !
Asrın yaşamak hakkını vermez sana kimse;
Sen asrını, üstünde izin varsa benimse."
Mithat Cemal Kuntay
ESKI BOĞAZIÇI
Siz şimdi belki inanmazsıniz amma bu serabın,
Sahilleri var, ayları ve yıldızları vardı
Ben böyle değildim, bu deniz böyle değildi
Bambaşka bir unsurdu, kımıldardı, akardı
Mehtabını yaktıkca, erittikçe hayalim
Sahilleri altındı, semavatı gümüştü
Yıldızları alnımda, nigahımda birikmiş
Ummanları ömrümle beraber yürümüştü
Vaktiyle bu hicranlı periler masalında
Her gölge bir insan kadar inceydi, derindi
Ormanların, dağların saltanatiyle
Her haclesi gönlüm gibi bir derbederindi.
Mithat Cemal Kuntay
1885 - 30 Mart 1956
1885 - 30 Mart 1956
GAAZI`YE
Insan kanının yazdığı tarihi açarsak,
Siması dökülmüş, eli titrek, kolu sarsak,
Binlerce hayalet ebediyyet dilenirler,
Heykellerinin can çekişen taşları titrer
Bir an unutulmaktan, o bir damla yosundan...
Her abide kıpkırmızıdir kan kokusundan.
Bir abidesin sen de fakat her tarafin nur,
Toprak gibi pek sade, fakat dağ gibi marur !
Tarih ebediyyetlere insan diye versin:
Sen hissi olan, göğsü vuran taak-i zafersin !
Hisler uçuşur kaskatı tuncunda, taşında !
Seb-nemleri var merhametin taş bakışında !
Tunç olmana rağmen de çicek gördün, eğildin,
Insan yaratırken bile insan kalabildin.
Cıksan göğe Buldum! diyerek gökyüzü saklar
Insen yere, ay yıldız iner, yerde kuçaklar
Gözlerde, gönüllerde kurulmuş, oturursun
Hislerde, göğüslerde, nabızlarda vurursun
On yıldır, omuzlardaki başlar da başındır,
Ak saçlı, siyah saçlı olanlar sarışındır,
Zira bu alev parcalanırken de tamamdır
Zira yığınlarla adam tek bir adamdir:
Zira içi hep senden ibaret derimizle,
Sensin tutan atıyı bizim ellerimizle.
Mithat Cemal Kuntay
Türk Öğretmenlerine
Bazen ölüler korur yurdu, bazi da sağlar
Göz nuru karışmazsa şahadet kano ağlar
Yoksulluğun ufkunda erirken bile mağrur
Sensin o hazin nur, o derin nur, o büyük nur.
Hoşnutsun, eğitilmiş okuyorsam, yazıyorsam
Ey terli alın, ey güneşin öptüğü insan.
Şöhret aramaz, şan aramaz, nam aramazsın
Cemiyetin omzunda yokmuş kadar azsın.
Ilmin sesi haykırmaz, ilim şarlatan olmaz,
Sessiz de seven yoksa vatanlar vatan olmaz
Sen yurdunu haykırmayarak gizli seversin
Kalmışsa eğer ömrümü Tanrım sana versin.
zikzak- Kıdemli Üye
- Mesaj Sayısı : 1477
Kayıt tarihi : 24/09/09
Yaş : 33
Forumbook :: Genel Kültür :: Edebiyat
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz